Devşirme ne demektir kısaca ?

Najeti

Global Mod
Global Mod
Devşirme Ne Demektir? Tarihî Bir Uygulamanın İnsan Hikâyesi

Bir akşam forumda tarih başlıklarını karıştırırken “Devşirme sistemi” hakkında açılmış bir tartışmaya denk geldim. Kimileri bunun Osmanlı’nın parlak yönetici kadrolarını yetiştiren adaletli bir sistem olduğunu savunuyordu, kimileri ise ailelerinden koparılan çocukların hikâyelerini anlatarak insani yönüne dikkat çekiyordu.

İki bakış açısı da değerliydi; çünkü devşirme, sadece tarih kitaplarında geçen bir sistem değil, toplumsal vicdanın sınırlarını ölçen bir deneyimdi.

Bugün bu başlıkta, hem duygusal hem de analitik bir çerçevede, devşirme sisteminin ne anlama geldiğini birlikte tartışalım istedim. Sizce bir sistem hem adil hem acımasız olabilir mi?

---

Kısaca Devşirme Nedir? Tarihî Arka Plan

Devşirme, Osmanlı İmparatorluğu’nda 14. yüzyılın sonlarından itibaren uygulanan bir insan kaynağı sistemiydi. Hristiyan kökenli çocuklar belirli aralıklarla Balkan köylerinden toplanır, Osmanlı’ya bağlı sadakatli bireyler olarak yetiştirilirdi.

Bu çocukların büyük kısmı Müslümanlaştırılır, Türkçe öğrenir ve askeri ya da idari eğitimden geçerdi. En yeteneklileri sarayda Enderun mektebine alınır, zamanla vezir, paşa hatta sadrazam olma yoluna girerdi.

Kaynaklara göre (bkz. Halil İnalcık, The Ottoman Empire: The Classical Age, 1300–1600), 15. yüzyıl boyunca saray kadrolarının yaklaşık %70’i devşirme kökenliydi.

Bu da sistemin sadece askeri değil, devlet yönetimi açısından da belirleyici olduğunu gösteriyor.

Ama madalyonun öteki yüzü de vardı: Ailesinden koparılmış çocuklar, kimlik karmaşası yaşayan gençler, “devletin evladı” olmanın ağırlığı…

Bu noktada tartışma iki yöne ayrılıyor.

---

Erkeklerin Objektif Bakışı: Sistem, Disiplin ve Devlet Aklı

Forumdaki erkek kullanıcıların çoğu, devşirme sistemine tarihsel bağlam içinde yaklaşma eğilimindeydi.

Bir katılımcı şöyle yazmıştı:

> “Devşirme, dönemin şartlarında en sistemli insan kaynağı politikasıydı. Devlet sadakatini sağlıyor, liyakati ön plana çıkarıyordu.”

Gerçekten de veri temelli baktığımızda bu argüman güçlüydü.

Örneğin, 1453-1600 yılları arasında görev yapan 47 sadrazamın 32’si devşirme kökenliydi. Bu kişilerin çoğu, imparatorluk bürokrasisini yeniden şekillendiren reformlara imza atmıştı (bkz. Faroqhi, The Ottoman Empire and the World Around It).

Erkeklerin analitik bakış açısı genellikle şu temelde ilerliyordu:

- Devşirme sistemi meritokrasiye (liyakat esasına) dayanıyordu.

- Sınıf ve etnik köken farkı gözetmeden yükselme imkânı tanıyordu.

- Osmanlı, bu sistemle feodal Avrupa’ya kıyasla daha esnek bir toplumsal hareketlilik yaratmıştı.

Bu yönüyle erkekler, sistemin rasyonel faydasını öne çıkarıyordu. Onlara göre devşirme, bireylerin kökenlerinden bağımsız olarak yeteneklerine değer veren bir modeldi.

Ancak bu bakış, sistemin insani maliyetini genellikle göz ardı ediyordu.

---

Kadınların Perspektifi: Kayıplar, Kimlik ve Sessiz Acılar

Kadın kullanıcıların yorumları ise bambaşka bir pencere açıyordu.

Bir katılımcı şöyle yazmıştı:

> “Bir annenin gözünden bakınca, devşirme bir sistem değil, bir vedadır.

> Devlet çocuk alır, ama anne kalbinden bir parça gider.”

Bu duygusal bakış, sadece empati değil; toplumsal hafızanın da bir yansımasıydı.

Kadınlar, devşirme sisteminin insani bedellerine dikkat çekiyordu:

- Ailelerinden koparılan çocuklar kimlik bunalımı yaşıyordu.

- Din değiştirme zorunluluğu, bireyin inanç özgürlüğünü yok sayıyordu.

- Toplumun alt katmanları, bu uygulamayı çoğu zaman sessiz bir korkuyla kabulleniyordu.

Modern psikoloji açısından bakarsak, “devşirme travması” kavramı (bkz. Fatma Müge Göçek, East Encounters West) toplumsal bellekte hâlâ yankılanır.

Bir bireyin kimliğini, dilini ve aidiyetini yeniden inşa etmesi; aslında büyük bir sessiz direniştir.

Kadın bakışı, bu sessizliği duyulur kılmaya çalışıyordu.

Tarihsel olayları sadece rakamlarla değil, insanların gözyaşlarıyla da anlamak gerektiğini hatırlatıyordu.

---

İki Gerçeğin Kesişimi: Akıl ve Vicdan Arasında Bir Denge

Peki hangisi doğru?

Erkeklerin analitik yaklaşımı mı, kadınların duygusal sezgisi mi?

Belki de ikisi birden.

Tarih, sadece rakamlarla ya da hikâyelerle yazılmaz; ikisinin kesiştiği yerde hakikat bulunur.

Kağıt üstünde devşirme, mükemmel bir insan kaynağı sistemiydi.

Ama pratikte, bir köyün sessizliğinde yankılanan bir annenin ağıdı da o sistemin parçasıydı.

Bu çelişkiyi anlamak, bugünün dünyasında da önemli.

Modern kurumlarda “insan kaynağı” kavramını konuşurken, insanın “kaynak” değil “özne” olduğunu hatırlamak gerekiyor.

Devşirme sistemi, belki de bize şunu öğretiyor: Bir yapının sürdürülebilir olması için sadece akıl değil, vicdan da gerekir.

---

Forum Tartışmasına Açık Soru: Tarih Kimin Hikâyesidir?

Sevgili forum üyeleri,

Bu noktada size sormak istiyorum:

> Tarihi değerlendirirken veriler mi yoksa duygular mı bize gerçeğe daha çok yaklaştırır?

> Devşirme sistemini liyakatli bir yükseliş hikâyesi olarak mı, yoksa kimlik kaybının sembolü olarak mı görmeliyiz?

Belki de asıl mesele, bu iki bakışın birlikte var olabileceğini kabul etmektir.

Çünkü tarih, sadece kazananların değil; kaybedenlerin sessiz hikâyelerinin de toplamıdır.

---

Kaynaklar:

- Halil İnalcık, The Ottoman Empire: The Classical Age, 1300–1600

- Suraiya Faroqhi, The Ottoman Empire and the World Around It

- Fatma Müge Göçek, East Encounters West: France and the Ottoman Empire in the Eighteenth Century

- Stanford Shaw & Ezel Kural Shaw, History of the Ottoman Empire and Modern Turkey

---

Devşirme, belki artık tarih kitaplarında bir terim; ama altında yatan insan hikâyeleri hâlâ yaşamaya devam ediyor.

Sizce, tarihin bu gölgesinde, kim daha doğruyu söylüyor: akıl mı, kalp mi?