Kerem
New member
Solucanlar Eve Neden Gelir? Bir Hikâye Paylaşmak İstedim…
Herkese merhaba, bugün sizlerle paylaştığım bu hikâye, başımıza gelen çok sıradan ama bir o kadar da düşündüren bir olay üzerine. Hani bazen farkında olmadan içimize bir soru düşer, sonra o soru bizi düşünmeye iter ve sonunda kendimizi çok derin bir sorunun ortasında buluruz ya… İşte benim de bugün gelmek isteyen o soruyu paylaşmak istedim: Solucanlar eve neden gelir?
Evet, solucanlar… Belki de çoğunuzun için küçük bir sıkıntıdan ibaret, hatta belki eğlencelik bir konu olabilir. Ama öyle olmuyor bazen. Bazen hayat, tek bir solucanla başlar ve sonra dev bir fırtına gibi büyür, içimize işler. Şimdi gelin, hikâyemi paylaşayım.
---
Bir Gün, Bir Bahar Günü…
Baharın taze kokusu pencerelerden içeri sızarken, evin içinde her şey normaldi. Ben, Melis, her zamanki gibi akşam yemeğini hazırlıyor, mutfakta daldığım düşüncelerde kayboluyordum. Bir yanda mutfak robotunun hışırtısı, diğer yanda Duru’nun şarkı söylediği sesi vardı. Duru, 6 yaşında bir kızım. Ne zaman üzgün olsam, onun şarkıları neşemi yerine getiriyor.
“Anne! Solucanlar evin içinde!” diye bir çığlık geldi bir anda.
Gözlerimi kaldırıp, küçük Duru’nun parmak ucuyla mutfak halısında bir solucan gösterdiğini fark ettim. Başlangıçta hafif bir tedirginlik hissettim. Ama sonra Duru’nun komik bir şekilde solucanı almaya çalışmasını izlerken gülümsedim.
“Anne, solucanlar da bizim gibi hayat bulmak için yer arıyorlar mı?” dedi Duru, merakla. O anda bir sessizlik vardı. Hangi soruyu yanıtlardım ki?
O an, taze bir bakış açısının ne kadar önemli olduğunu düşündüm. Çünkü insan, çoğu zaman küçük şeylerin derin anlamlarını atlar. Solucanlar evimize neden girmişti? Bu basit sorunun ardında bir yığın olasılık vardı.
---
Erkekler Çözüme Odaklanırken…
Birkaç saat sonra eşim Haluk geldi. Duru’ya solucanı mutfaktan çıkarmayı başarmıştık, ama o günden sonra kafamda bir sürü soru dönüyordu. Haluk, pratik ve stratejik biri olduğu için, her zaman olduğu gibi hemen çözüm odaklı bir yaklaşım benimsedi.
“Bunlar toprakta yaşar, bazen yağmurlardan sonra yer değiştirebilirler. Belki evin önünde biraz rutubet vardır. Bir şeyler yapılması gerek,” dedi.
Ve başını sarmaya başladığı çözüm önerileri sıralandı: Evin etrafında daha fazla su birikmesini engellemeli, belki bahçede bazı düzenlemeler yapmalıydık. O an, Haluk'un yaklaşımını izlerken ne kadar güven verici olduğunu fark ettim. Ama bir eksiklik vardı, bir şey hissettim.
Haluk her zaman çözümü hemen bulmaya çalışan biriydi, ama bazen duygusal çözümün eksik kaldığını hissediyorum. Hızla bir çözüm önerisi sunmak, sorunu çözmek elbette önemli. Ama ya solucanların bizimle paylaştığı derin anlamı görmezsek?
---
Kadınlar, Derin Duygularıyla Sorunları Anlarlar…
Ertesi gün, Melis bir kahve içerken gözlerini bir kez daha mutfakta gezen solucanlardan ayırmıyordu. “Haluk’a söyledim, evde biraz rutubet var, onları engellemek lazım. Ama benim aklımda başka bir şey var,” dedi, gözlerinde bir parıltı belirdi.
“Ne gibi?” dedim.
Melis, elindeki kahve bardağını dikkatlice sallayarak, “Bunlar aslında doğanın bizimle iletişime geçme biçimleri olabilir. Solucanlar hayat döngüsünün bir parçası. Biz de onların yaşaması için alan yaratmalıyız. Bazen doğa bize ‘hadi biraz daha dikkatli ol’ demek ister. O yüzden onlara zarar vermek yerine, onları yaşam alanımıza biraz daha katmalıyız.”
Evet, Melis bana her zaman bunu hatırlatıyordu: Bazen sorunun cevabını aramak, çözüm üretmekten daha derin bir anlam taşır. O an bir farkındalık doğdu içimde. Haluk'un çözüm odaklı yaklaşımı işe yarar, evet. Ama Melis’in empatik yaklaşımının, soruna ve doğaya karşı duyduğumuz sevgiyi pekiştirdiğini de anladım.
---
Solucanlar ve Biz: Doğa Bize Ne Söylüyor?
Sonunda düşündüm ki, belki solucanlar eve sadece bir yer değiştirme arzusuyla gelmediler. Belki de bu, doğanın bize hatırlatmak istediği bir şeydi. Doğanın dengesi ve yaşam döngüsü, her bir canlıyla birlikte var olur. Belki solucanlar, sadece biyolojik varlıklar değil, aynı zamanda doğanın hatırlatıcı işaretleriydi.
Hikâyemin sonunda bir şeyler değişti. Doğanın dili farklı olabilir, ama bu dili anlayabilmek için ruhumuzu açmamız gerekir. Belki de her solucan, aradığımız sorulara, cevapsız kalan duygulara bir kapı aralıyordur.
---
Siz Ne Düşünüyorsunuz?
Hikâyemi bitirirken, sizlere de bir soru sormak istiyorum: Sizce solucanlar gerçekten de bir anlam taşıyor mu, yoksa bu sadece rastlantısal bir durum mu? Haluk'un çözüm odaklı yaklaşımı mı yoksa Melis’in empatik bakışı mı daha çok doğru? Ne dersiniz? Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.
Herkese merhaba, bugün sizlerle paylaştığım bu hikâye, başımıza gelen çok sıradan ama bir o kadar da düşündüren bir olay üzerine. Hani bazen farkında olmadan içimize bir soru düşer, sonra o soru bizi düşünmeye iter ve sonunda kendimizi çok derin bir sorunun ortasında buluruz ya… İşte benim de bugün gelmek isteyen o soruyu paylaşmak istedim: Solucanlar eve neden gelir?
Evet, solucanlar… Belki de çoğunuzun için küçük bir sıkıntıdan ibaret, hatta belki eğlencelik bir konu olabilir. Ama öyle olmuyor bazen. Bazen hayat, tek bir solucanla başlar ve sonra dev bir fırtına gibi büyür, içimize işler. Şimdi gelin, hikâyemi paylaşayım.
---
Bir Gün, Bir Bahar Günü…
Baharın taze kokusu pencerelerden içeri sızarken, evin içinde her şey normaldi. Ben, Melis, her zamanki gibi akşam yemeğini hazırlıyor, mutfakta daldığım düşüncelerde kayboluyordum. Bir yanda mutfak robotunun hışırtısı, diğer yanda Duru’nun şarkı söylediği sesi vardı. Duru, 6 yaşında bir kızım. Ne zaman üzgün olsam, onun şarkıları neşemi yerine getiriyor.
“Anne! Solucanlar evin içinde!” diye bir çığlık geldi bir anda.
Gözlerimi kaldırıp, küçük Duru’nun parmak ucuyla mutfak halısında bir solucan gösterdiğini fark ettim. Başlangıçta hafif bir tedirginlik hissettim. Ama sonra Duru’nun komik bir şekilde solucanı almaya çalışmasını izlerken gülümsedim.
“Anne, solucanlar da bizim gibi hayat bulmak için yer arıyorlar mı?” dedi Duru, merakla. O anda bir sessizlik vardı. Hangi soruyu yanıtlardım ki?
O an, taze bir bakış açısının ne kadar önemli olduğunu düşündüm. Çünkü insan, çoğu zaman küçük şeylerin derin anlamlarını atlar. Solucanlar evimize neden girmişti? Bu basit sorunun ardında bir yığın olasılık vardı.
---
Erkekler Çözüme Odaklanırken…
Birkaç saat sonra eşim Haluk geldi. Duru’ya solucanı mutfaktan çıkarmayı başarmıştık, ama o günden sonra kafamda bir sürü soru dönüyordu. Haluk, pratik ve stratejik biri olduğu için, her zaman olduğu gibi hemen çözüm odaklı bir yaklaşım benimsedi.
“Bunlar toprakta yaşar, bazen yağmurlardan sonra yer değiştirebilirler. Belki evin önünde biraz rutubet vardır. Bir şeyler yapılması gerek,” dedi.
Ve başını sarmaya başladığı çözüm önerileri sıralandı: Evin etrafında daha fazla su birikmesini engellemeli, belki bahçede bazı düzenlemeler yapmalıydık. O an, Haluk'un yaklaşımını izlerken ne kadar güven verici olduğunu fark ettim. Ama bir eksiklik vardı, bir şey hissettim.
Haluk her zaman çözümü hemen bulmaya çalışan biriydi, ama bazen duygusal çözümün eksik kaldığını hissediyorum. Hızla bir çözüm önerisi sunmak, sorunu çözmek elbette önemli. Ama ya solucanların bizimle paylaştığı derin anlamı görmezsek?
---
Kadınlar, Derin Duygularıyla Sorunları Anlarlar…
Ertesi gün, Melis bir kahve içerken gözlerini bir kez daha mutfakta gezen solucanlardan ayırmıyordu. “Haluk’a söyledim, evde biraz rutubet var, onları engellemek lazım. Ama benim aklımda başka bir şey var,” dedi, gözlerinde bir parıltı belirdi.
“Ne gibi?” dedim.
Melis, elindeki kahve bardağını dikkatlice sallayarak, “Bunlar aslında doğanın bizimle iletişime geçme biçimleri olabilir. Solucanlar hayat döngüsünün bir parçası. Biz de onların yaşaması için alan yaratmalıyız. Bazen doğa bize ‘hadi biraz daha dikkatli ol’ demek ister. O yüzden onlara zarar vermek yerine, onları yaşam alanımıza biraz daha katmalıyız.”
Evet, Melis bana her zaman bunu hatırlatıyordu: Bazen sorunun cevabını aramak, çözüm üretmekten daha derin bir anlam taşır. O an bir farkındalık doğdu içimde. Haluk'un çözüm odaklı yaklaşımı işe yarar, evet. Ama Melis’in empatik yaklaşımının, soruna ve doğaya karşı duyduğumuz sevgiyi pekiştirdiğini de anladım.
---
Solucanlar ve Biz: Doğa Bize Ne Söylüyor?
Sonunda düşündüm ki, belki solucanlar eve sadece bir yer değiştirme arzusuyla gelmediler. Belki de bu, doğanın bize hatırlatmak istediği bir şeydi. Doğanın dengesi ve yaşam döngüsü, her bir canlıyla birlikte var olur. Belki solucanlar, sadece biyolojik varlıklar değil, aynı zamanda doğanın hatırlatıcı işaretleriydi.
Hikâyemin sonunda bir şeyler değişti. Doğanın dili farklı olabilir, ama bu dili anlayabilmek için ruhumuzu açmamız gerekir. Belki de her solucan, aradığımız sorulara, cevapsız kalan duygulara bir kapı aralıyordur.
---
Siz Ne Düşünüyorsunuz?
Hikâyemi bitirirken, sizlere de bir soru sormak istiyorum: Sizce solucanlar gerçekten de bir anlam taşıyor mu, yoksa bu sadece rastlantısal bir durum mu? Haluk'un çözüm odaklı yaklaşımı mı yoksa Melis’in empatik bakışı mı daha çok doğru? Ne dersiniz? Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum.