Vakkas kimdir ?

Serkan

New member
[color=]Vakkas Kimdir? Bir Adamın Sessiz Mücadelesinin Hikâyesi

Selam dostlar,

Bugün size sadece bir ismin değil, bir hayatın hikâyesini anlatmak istiyorum: Vakkas’ın hikâyesi. Onu anlatmak kolay değil. Çünkü Vakkas, bir dönemin sessizliğini, bir mahallenin vicdanını, bir insanın iç dünyasındaki fırtınaları taşıyan bir karakter. Adı her ne kadar sade olsa da, yaşadığı hayatın içinde her birimizin kendinden bir parça bulacağı türden bir hikâyeye sahip.

Hani bazen birini tanıdığınızda “Bu adamda başka bir şey var” dersiniz ya… Vakkas işte o adamlardan biriydi. Ne çok konuşurdu ne de dikkat çekmeye çalışırdı ama onun duruşunda, insanın içine işleyen bir dinginlik vardı.

---

[color=]Küçük Bir Kasabada Başlayan Sessiz Bir Hikâye

Vakkas, İç Anadolu’nun tozlu bir kasabasında doğdu. Babası küçük bir tamirciydi, annesi ise mahallenin herkesin derdine koşan kadını. Çocukken bile farklıydı. Diğer çocuklar futbol oynarken, o kenarda oturur, topun nasıl bu kadar düzgün yuvarlandığını anlamaya çalışırdı.

Annesi bazen,

> “Oğlum biraz oyna da eğlen,”

> derdi ama Vakkas’ın aklı her zaman çözümdeydi.

> Bir oyuncak bozulsa tamir eder, bir arkadaşının derdi olsa çözüm arardı.

Büyüdükçe bu özellik onun kimliğine dönüştü. Erkeklerin çoğu gibi, duygularını belli etmez ama bir sorun gördüğünde hemen harekete geçerdi. Kasabada elektrik kesildiğinde herkes karanlıkta beklerken, Vakkas eline bir el feneri alır, trafonun yolunu tutardı. İnsanlar ona güvenirdi, çünkü Vakkas bir “sorun çözen adamdı.”

Ama işte, hayat her zaman sadece çözülecek sorunlardan ibaret değildir. Bazı şeyler onarılmaz, bazı yaralar tamir edilmez.

---

[color=]Kadınların Gözünden Vakkas: Empati ve Sessizlik Arasında Bir Adam

Mahallede herkesin tanıdığı biri vardı: Elif.

Elif, kasabanın öğretmeniydi; sessiz ama derin düşünen, insanın kalbine dokunmayı bilen bir kadındı.

Vakkas’la yolları bir kış günü kesişti. Okulun önündeki soba borusu patlamıştı, sınıf buz gibiydi. Vakkas bunu duyar duymaz geldi, elindeki çantadan penseyi, tornavidayı çıkarıp işe koyuldu.

Elif onu izlerken fark etti:

> “Bu adam, sadece demiri değil, havayı da onarıyor.”

O gün aralarında görünmez bir bağ kuruldu. Elif, onun pratikliğine hayran kaldı ama aynı zamanda, yüzündeki sessizliğin ardında bir kırgınlık hissetti.

Kadın gözüyle baktığında, Vakkas’ın “tamir eden” yönü kadar, “kendini onarmaya çalışan” bir yanı da vardı.

Ve belki de onu en çok bu kırılganlık cezbetti.

Elif bir akşam cesaretini toplayıp sordu:

> “Vakkas, neden hep başkalarının sorunlarını çözüyorsun, hiç kendi derdini anlatmıyorsun?”

> Vakkas bir süre sessiz kaldı, sonra sadece şunu dedi:

> “Anlatırsam çözemem, çözemezsem susarım. O yüzden sessizim.”

O cümle, Elif’in aklından hiç çıkmadı.

---

[color=]Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Empatisi: Aynı Hikâyenin İki Yüzü

Erkeklerin çoğu gibi, Vakkas da duygularını planlara, çözümlere, eylemlere dönüştürüyordu.

Bir şey bozulursa tamir ederdi.

Birisi ağlarsa, “nasıl düzeltirim?” diye düşünürdü.

Oysa Elif gibi kadınlar, meseleye başka türlü yaklaşırdı. Onlar çözmekten çok, hissetmeye çalışırlardı.

Bir gün okulda bir çocuk ağladı; annesi taşınmış, yeni eve alışamamıştı.

Elif çocuğu sarılarak teselli etti, Vakkas ise çocuğun defterini tamir etti, yırtık sayfayı bantladı.

O anda ikisi de aynı şeyi yapıyordu: Bir yeri onarıyorlardı.

Biri kalbi, biri defteri.

İkisinin yöntemi farklıydı ama niyeti aynıydı: Bir şeyi eskisi kadar güzel hâle getirmek.

---

[color=]Bir Kasabanın Hafızasında Vakkas’ın İzleri

Yıllar geçti. Kasaba büyüdü, insanlar değişti, ama Vakkas hep aynı kaldı.

Kimi zaman bir yangında ilk o koştu, kimi zaman bir komşunun çatısını onardı.

Bir gün şiddetli bir fırtına çıktı. Kasabanın yarısı elektriksiz kaldı.

Vakkas, yağmurun altında kablolarla uğraşırken Elif ona baktı ve içinden şunu geçirdi:

> “Bu adam, insan olmanın ne demek olduğunu sessizce öğretiyor.”

Ama hayat, bu kadar sessiz bir adamı hep sınamak ister.

Bir gece, Vakkas hastalandı. Kimse fark etmedi. Çünkü o hep “iyiyim” diyen adamlardandı.

Ta ki bir sabah evinin ışıkları yanmadı.

Mahalle merakla kapısını çaldı.

Kapı açıldığında, duvarda duran küçük bir not vardı:

> “Her şeyi onarmaya çalıştım, ama bazen kırık kalmak da insana yakışıyor.”

O gün kasaba sustu. Çünkü Vakkas gitmişti.

---

[color=]Vakkas’tan Geriye Kalan: Bir Sessiz Öğreti

Elif o notu sakladı.

Kasabada herkes ondan bahseder oldu:

“Vakkas olsaydı şunu yapardı.”

“Vakkas olsa tamir ederdi.”

Ama kimse fark etmedi; Vakkas’ın en büyük tamiri, aslında insanların kalplerindeydi.

Yıllar sonra Elif, öğrencilerine onun hikâyesini anlattı.

Bir gün biri sordu:

> “Öğretmenim, Vakkas kimdi?”

> Elif gülümsedi ve şöyle dedi:

> “Vakkas, insanın kalbini sessizce onaran bir adamdı. Belki de hâlâ bir yerlerde, kırılmış bir yeri tamir ediyordur.”

---

[color=]Vakkas Kimdir, Gerçekte?

Vakkas belki de sadece bir isim.

Belki o kasabanın gerçeği, belki de hepimizin içindeki “tamir etmeye çalışan yan.”

Kimimiz bir aleti, kimimiz bir ilişkiyi, kimimiz bir duyguyu onarmaya çalışıyoruz.

Ve her seferinde, Vakkas gibi biraz sessiz, biraz yalnız ama bir o kadar da kararlı davranıyoruz.

Erkekler çoğu zaman sorunlara stratejik yaklaşır, “nasıl çözerim?” diye düşünür.

Kadınlarsa o çözümün insan üzerindeki yankısını hisseder, “nasıl iyileştiririm?” diye sorar.

Vakkas’ın hikâyesi, bu iki dünyanın kesişiminde, bir insanın hem akılla hem kalple yaşadığı sessiz kahramanlığı anlatır.

---

[color=]Forumdaşlara Bir Soru: Sizce Vakkas Kim?

Belki siz de tanıdınız onu.

Bir komşuda, bir babada, bir öğretmende, belki de kendinizde…

Peki sizce Vakkas kimdi?

Bir kahraman mı, bir yalnız adam mı, yoksa hepimizin içindeki “iyileştirme arzusu” mu?

Hadi dostlar, yorumlarda yazın.

Vakkas sizce kimdi?

Belki bu hikâyede, kendi hayatınızdan bir yankı bulacaksınız.